Okuyorum kategorisinin hakkını vermek için bir “Kral” ile başlamak en doğrusu idi, tabi yazılarımı biraz okuyanlar şimdiden biliyorlar, muhakkak “Kral Çıplak” da diyeceğim. Bugün biraz Stephen King’e dair yazalım.

Kral ile ilk tanışmam ortaokul yıllarım, yani bindokuzyüüüzzzzzseksensekiiizzz ya dokkuz 🙂 o zamanlar Beyazıt’ta korsan film, program ve kitap pazarı var, bildiğin okyanus, derya derya ahadha 🙂 tamam tabi ki tasvip etmiyoruz ama bu kitaplara başladığım yerin orası olduğunu da inkar edemem. Evet ilk kitabı “Hayvan Mezarlığı” nı okudum ve dedim ki sen benim en güzel hayallerimin yazarısın.;
Ardından sıkı bir takipçilik dönemi yaşadım, her hafta sonu harçlığımla soluğu Beyazıt Sahaflarda alıyordum, al takke ver külah pazarlık, kitap fuarları derken oldukça iyi bir koleksiyona sahip olduğumu söyleyebilirim. Kitaplar ve yazarlar konusunda oldukça tutucu olabiliyorum, King’de benim için bir saplantı gibiydi. Hikayelerindeki o en ince detaylarla anlatımı, korkuyu yaşatan detayları diğerleri gibi değildi, anlayamazsınız o köpüren korkuyu 😀
Sonra bir gün üstad bir trafik kazası geçirdi, hani hep vardır ya, herkesin gözü önünde gıpta edilen beğenilen ve oldukça da düzgün hayat süren ünlü kişilerin başına gelen türde bir olay. O günden sonra yazdığı ilk romanda benim için patlamıştı zaten, evet Dreamcatcher tam bir hayal kırıklığı idi benim için ve ne kadar saplantılı seversem seveyim beni bir kez hayal kırıklığına uğratanın üzerine sağlam bir çizgi çekerim. King içinde aynısını yaptım, o günden sonra yazdıkları bana yavan, korkutmayan vasat hikayeler olarak geldi, ki bir süre sonra kendisi de bunu kabul etti zaten.
Evet o hala benim için Kral, eski kitaplarındaki tadı başka ne hayatının yeni dönemindeki kitaplarında, ne başka yazarların kitaplarında bulamayacağım, kitapları en çok uyarlanan yazar olsa da sadece ilk çekilen Hayvan Mezarlığı filmi dışındaki hiçbir uyarlaması ile korkutamayan bir efsane.
Kralın ülkemizde yayınlanmış tüm eserleri için şu linke bakabilirsiniz, benim okuduklarım ise şöyle;
- Göz (Carrie)
- Mahşer(The Stand)
- Çağrı (The Dead Zone)
- Tepki (Firestarter)
- Kujo (Cujo)
- Christine
- Hayvan Mezarlığı (Pet Sematary)
- Ateş Yolu (Roadwork)
- Ejderhanın Gözleri (The Eyes of the Dragon)
- Şeffaf (The Tommyknockers)
- Hayatı Emen Karanlık (The Dark Half)
- Ruhlar Dükkanı (Needful Things)
- Oyun (Gerald’s Game)
- Uykusuzluk (Insomnia)
- Falcı (Thinner)
- Çılgınlığın Ötesi (Rose Madder)
- Yaratık (Desperation)
- Kemik Torbası (Bag Of Bones)
- Yüzyılın Fırtınası (Storm Of The Century)
- Rüya Avcısı (The Dreamcatcher)
- Hayaletin Garip Huyları (Night Shift)
- Kuşku Mevsimi (Different Seasons)
- Gece Yarısını Dört Geçe (Four Past Midnight)
- O (It)
- Rüyalar ve Karabasanlar (Nightmares and Dreamscapes)
- Rüyalar ve Karabasanlar 2 (Nightmares And Dreamscapes)
- Kara Kule I: Silahşor (The Gunslinger)
- Kara Kule II: Üç’ün Çekilişi (The Drawing of the Three)
- Kara Kule III: Çorak Topraklar (The Waste Lands)
- Kara Kule IV: Büyücü ve Cam Küre (Wizard and Glass)
- Kara Kule V: Calla’nın Kurtları (Wolves of The Calla)
- Kara Kule VI: Susannah’nın Şarkısı (Song of Susannah)
- Kara Kule VII: Kule (The Dark Tower)
- Kara Kule: Anahtar Deliğinden Esen Rüzgâr (The Wind Through the Keyhole)
Benim için oldukça değerli bir koleksiyondu, kitaplığımda durdukları yerden kıpırdadıklarını bile anlardım, tozlarını alırdım, hatta bir süre sonra her birini tek tek jelatinleyerek hava ile temaslarını keserek ömürlerini uzatmaya çalıştım. Buna rağmen büyük kısmının eskimesine engel olamadım, onca taşınma sonrasında en son Viyana’da bir kilerde bırakarak dönmek zorunda kaldım. Belki bir gün geri alabilirim, gerçi artık ne 2 günde bitirebileceğim 300 sayfalık Stephen King romanları ne de bende buna dayanacak göz yok.
Bir sonraki yazar hakkında fikirlerim ya da kitap incelemesinde görüşmek üzere.