Prag, sinema filmleri üzerinden düşünüyorum nedense hep aklımda casusların cirit attığı, puslu ve karanlık sokaklar geliyor aklıma, Vitava nehrinin iki yanındaki tepelerden köprülerine baktığınız, kardeşi diyebileceğim bölgenin diğer büyükşehirleri gibi akşam güneşinde sararmış gri/kara binalar.

Prag için size kimsenin bilmediği detayları verebileceğim bir yazı olmayacak, çünkü oldukça kısıtlı vakitte geçerken uğradığım bir yer oldu ama tekrar görülecekler listesinde üst sıralarda yer alıyor, çünkü benim yüzeysel bir hayranı olduğumu söylemekten çekinmeyeceğim Barok-Gotik mimarinin en güzel örnekleri ve bana sadece Avusturya-Macaristan imparatorluğunu çağrıştıran semt yerleşimleri ve binaları ile gezmekten keyif aldığım ve alacağım bir şehir.

Başkaları nasıl tanımlar bilmiyorum ama benim için bölgede “3 Güzeller” olarak adlandırdığım Prag-Viyana-Budapeşte 3’lüsündan biri, bir de bunların çekingen üvey kardeşi var Bratislava 🙂 ona da şurada kısaca değinmiştim. Prag’a ulaşım için ülkemizden havayolu ile bolca seçenek var, tabi artık biletler ateş pahası ve korona sonrasında bu ateş bir lav sıcaklığına ulaşacak gibi ama yine de en iyi yol havayolu ve geniş bir vaktiniz var ise gerçekten bahsettiğim 3 Güzel’i birlikte görmeyi planlayın derim, daha hesaplı olacaktır.
Prag her şeyden önce bir öğrenci şehri, bu yüzden de cıvıl cıvıl ve birazda bu sebeple gece hayatı övülüyor, benim bir fikrim yok çünkü bu amaçla gitmediğim için bu gözle de bakmadım, fakat vardığımda Cuma akşamıydı ve evet sokaklar gerçekten hareketliydi 🙂 yol yorgunluğu ile ertesi günkü gezi için uyumayı tercih ettim.

Başta da söylediğim gibi size bu yazıda standart bilgiler dışında pek ekstra bir bilgi veremeyeceğim, en önemli tavsiyem zamanı iyi seçin ve 1 güne sıkıştırmayın. Ben Eylül ayında gitmiştim ama korkunç bir kalabalık vardı, Karl Köprüsünde insan kalabalığından başka bir şey olmayınca benim gibi gittiği yerden kalıcı görsel anılar almak isteyenler için zulüm haline geliyor :/ araştırmanızı biraz buna göre yapın derim ya da geniş zaman ayırıp gerçekten önemli noktalar için sabah erken saatlerde çıkın 😀 benimle gezenler çok iyi bilirler, yorarım ama keyif alınır. Prag için de önerim aynı, gerekiyorsa kahvaltınızı elde sandviçle yapın ama şehri sakin saatlerde gezin.

Kaleye çıkmak için bir füniküler var bunu kullanmak daha akılcı çünkü Prag’da en büyük sorunlardan biri otopark, araba ile dar sokaklarda dolanıp saplanıp kalmaktansa yürüyerek keşfetmek en güzeli zaten. Kale, çevredeki kiliseler ve katedraller ile şehre tepeden bakmak, köprüler üzerinden bir o yana bir bu yana geçmek ve muhakkak Trdelnik yemek 🙂 ilk defa burada tattığım bir lezzetti bir ara ülkemize de geldi ama tutulmadı galiba, halka şeklinde üzeri şekerli ve tarçınlı bir hamur işi, tavsiye ederim.

Bir de Prag’da aşırı bir şekilde bira lansmanına maruz kalacaksınız, kuzeylilerin votka kavgası gibi sanırım Prusya-Bohemya-Bavyera ekseninde de bir bira kavgası var, tek anladığım bu oldu.


2014 yılında yaptığım bir günlük geziden aklımda çok fazla bir şey kalmamış olsa da bu şehir tekrar görme isteğim hiç eksilmedi, tabi şartlar çok değiştiği için size fiyatlar hakkında pek bir bilgi veremiyorum, euro değeri aynıdır muhtemelen herşeyin ama bizdeki karşılığı aynı değil artık.
Bu güzel şehrin küçük meydanların ve ara sokaklarında gezin, tarihi Astronomi saatini fotoğraflayın, meydanda canlı müzik yapanlar ile eğlenin ve ara sokaklarında kaybolup hediyelikler alın, keşfedin… Prag buna değer 🙂 ve eğer vaktiniz varsa Kutna Hora’ya uğrayın ve Kostnice Sedlec’i görün, ben bir sonraki gezimde kesinlikle gideceğim 🙂 bir kaç fotoğraf ile yazımızı bitirelim.


