Bu uzun soluklu bir yazı dizisinin ilk bölümü. İnsan-ı kâmil olmadan önce dinlediğim bazı sözler, anlatılar, okuduğum makaleler ve gazete haberlerini kendi inanç perspektifimden harmanladığım bir fikri anlatılmaktadır. Kimseyi inandırmak için değil sadece düşündürmek için yazılmıştır, kaldı ki ne âlim ne de fizik profesörüyüm 🙂 herkes kendi doğrusunu kendisi bulacak!
Ne diyordu pir-i fanimiz Nikola Tesla? “Eğer Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim açısından düşünün!” – “If you want to find the secrets of the universe, think in terms of energy, frequency and vibration”
ve bilim bize bugün ne diyor? Her canlının hatta cansızın bir frekansı var ve biz bu frekanslar sayesinde bilimi kullanarak görülebilir, fark edilebilir ya da duyulabilir oluyoruz. Hatta belki de yaratılış anlamında da bizi bu forma sokan, bu formda varlığımızı görülebilir ve duyulabilir yapan da bu henüz gerçek anlamda keşfedilememiş dünya…
Peki nedir frekans ve rezonans? Frekans ile ilgili tanımlardan benim anladığım “ölçümlenebilir ve gözlemlenebilir her şeyin belirli bir zaman aralığındaki titreşimi o şeyin frekansıdır” genellikle ses ve elektrik alanında kullanıldığını düşünsekte iletişim sektörünün pek çok alanında da kullanılıyor, hatta evlerimizdeki mikrodalga fırınlar birer yüksek frekans cihazı aslında. Rezonanstan anladığım ise çok basitçe nesnenin doğal frekansı ile etkinin frekansı eşitlendiğinde ortaya çıkan salınım, yani doğal olarak bir salınım her nesnede mevcut ama kendisine eşit bir başka frekans ile zorlandığı zaman döngüye girerek yıkıcı etkiler ortaya çıkartabiliyor, bunun en bilinen örneği şu köprüdür:
Tesla Reis’in vibration ile kast ettiği şeyin rezonans olduğunu düşünüyorum, yani hepimiz belli frekanslarda zaten titreşiyoruz ve bu titreşim bizi var ediyor, yok edebilir de! Madem her yapıtaşının bir frekansı ve buna bağlı bir rezonansı var ve bunu bozduğumuzda yıkıcı etkiler ortaya çıkabiliyor, o zaman bizim de böyle bir etkiye maruz kalmamız olası değil mi? Yani insan da bir su damlasından yaratılmadı mı? Ve su üzerine yapılan frekans deneylerini izlemedik mi? Bir frekans ile musluktan akan bir suyu pürüzsüz ve donuk bir hale getirmek, ya da hadi dinsel tarafa dokunalım doğruluğunu bilmemekle birlikte Japon araştırmacının yaptığı Kuran-ı Kerim okunduğu zaman suyun yapısında meydana gelen değişikliklerin gösterildiği bilgiyi de bilirsiniz. Kişisel tecrübem halk arasında “nefesi kuvvetli” diye bilinen, biz de “el verilmiş” dediğimiz bazı kişilerin içine nazar ya da şifa ayetleri okuduğu bildiğimiz musluk suyunun tadının değişimini (Zemzeme benzeyen) nasıl açıklayabiliriz? Duanın tesiri mi yoksa sadece psikolojik bir etki mi?
Birinci bölümü burada sonlandırmak istiyorum. Bu kısımda sade bir şekilde frekans ve rezonansa değinmek istedim. Hayatımızın her aşamasında olduğunu, varlığının ve kullanımının keşfi ile dünyamızın nasıl şekillendiği hakkında kafa yormanız için. Ardından “SES” in frekans ve rezonans olarak etkileri üzerine bir bölüm ile devam edeceğiz. Konuların takibi için tabii ki birbirine bağlayacağım.
Şimdilik iyi okumalar ve düşünmeler…
2. bölümü buradan okuyabilirsiniz.
3. bölümü buradan okuyabilirsiniz.